Üniversitemiz Anadolu Mektebi Okuma Topluluğu tarafından Nurettin Topçu Konferans Salonu’nda “Cemil Meriç” konulu panel düzenlendi.
Büyük mütefekkir ve yazar Cemil Meriç’in zengin düşünce dünyasından yansıyan fikirlerin paylaşıldığı panele Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Mehmet Başalan ve Prof. Dr. Erol Yılmaz, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erman Yükseltürk, Anadolu Mektebi Okuma Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Neslin İhtiyaroğlu, Prof. Dr. İsmail Aydoğan, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Moderatörlüğünü Anadolu Mektebi Okuma Topluluğu Başkanı ve Hukuk Fakültesi öğrencimiz Muhammed Zeki Öztürk’ün yaptığı panelde, Eğitim Fakültesi öğrencilerimiz Siyabent Çakır ve Abdullah Boyraz, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğrencimiz Esra Uğur ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencimiz Sevgi Kübra Yeşilyurt panelist olarak yer aldı.
.jpg)
.jpg)
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panel, Anadolu Mektebi ve çalışmaları hakkında bilgi veren videonun izlenmesi ve Moderatör Muhammed Zeki Öztürk’ün Cemil Meriç’in özgeçmişi hakkında bilgi vermesi ile devam etti.
.jpg)
Panelin ilk konuşmasını Eğitim Fakültesi öğrencimiz Abdullah Boyraz yaptı.
Panelin ilk konuşmasını Eğitim Fakültesi öğrencimiz Abdullah Boyraz yaptı. Boyraz, “Eğitim ve Ahlak” konulu konuşmasında, Cemil Meriç’in hayatının eğitimle iç içe geçtiğini, Batı’nın eğitim anlayışını eleştirerek Türk toplumuna uygun bir sistem önerdiğini, bu düşüncelerini “Bu Ülke” ve “Umrandan Uygarlığa” adlı eserlerinde dile getirdiğini belirtti.
.jpg)
Cemil Meriç’in nazarında aydın ve münevver kavramlarını anlatan Esra Uğur, “Cemil Meriç’e göre aydın; sadece bilgi sahibi olan değil, bu bilgiyi toplum yararına kullanan, sorgulayan, yerli kültüre bağlı ve ahlaki sorumluluk taşıyan kişidir. İdeolojilere körü körüne bağlanmaz, düşünceyi evrensel bir faaliyet olarak görür. Türkiye’deki aydınları Batı’ya hayranlıkla eleştirir; ideal aydının kendi medeniyetini tanıyan, okuyan, araştıran ve öğrendiklerini paylaşan biri olduğunu savunur.” şeklinde konuştu.
.jpg)
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencimiz Sevgi Kübra Yeşilyurt, katılımcılara Cemil Meriç’in batılılaşma ve modernleşme hakkındaki görüşlerini anlattı. Yeşilyurt, Meriç’in batılılaşmayı bilinçli bir taklit olarak gördüğünü, bu durumun toplumun kendi köklerinden kopmasına yol açtığını ifade etti.Yeşilyurt, "Cemil Meriç'e göre Batı akıl ve maddeyi, Doğu ise hikmet, anlam ve ahlâkı temsil eder. Medeniyet sadece fiziki unsurlarla değil, düşünce, kültür ve değerle inşa edilebilir." dedi.
.jpg)
.jpg)
“Kültürden İrfana, Uygarlıktan Umrana: Cemil Meriç’in Kavramlarla Hesaplaşması” başlıklı konuşmasını yapan Eğitim Fakültesi öğrencimiz Siyabent Çakır, Cemil Meriç’in kültür kavramının anlam kaybına karşılık “irfan”ı esas aldığını söyledi. Meriç’e göre irfan; bilgiyle birlikte sezgi, ahlak ve hakikati içeren yaşanmış bir bilgeliktir. Bu, sadece bir düşünsel duruş değil; zihniyet devrimidir. Çakır, konuşmasını Meriç’in “Şark’ın sesi... tarihin sesi...” sözleriyle tamamladı.
.jpg)
Program, Eğitim Fakültesi öğretim üyemiz Prof. Dr. İsmail Aydoğan’ın değerlendirme konuşması ile devam etti. Prof. Dr. İsmail Aydoğan, “ Bugün burada kitapların üstadını, hatta üstatların üstadını; Cemil Meriç’i anıyoruz. Anadolu Mektebi’nin ve Üniversitemizin iş birliğiyle gerçekleştirilen bu anlamlı etkinlikte bir aradayız. Elbette Cemil Meriç’i anlatmak kolay değil. Arkadaşlarımız, öğrencilerimiz, her biri bir ucundan tutarak Cemil Meriç’i anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Fakat ortak bir soru çıktı ortaya: ‘Cemil Meriç bize ne söylüyor?’ Benim anladığım şu: Cemil Meriç, bu ülke için yalnızca bir fikir adamı değil; düşüncenin mahremine adanmış bir bilgedir. Cemil Meriç, bizi kendimizle baş başa bırakmak isteyen adamdır. Ben onun eserlerinden ülkemiz başta olmak üzere üç temel sorun çıkardım: Aklımızın parçalanması, duygularımızın karışması, bilgimizin yozlaşması. Modernleşme, çağdaşlaşma, muasırlaşma. Hepsi güzel kelimeler gibi duruyor ama neye dönüştüğümüzü hiç sorguluyor muyuz? Biz, bu kavramlarla birlikte aklımızı, duygularımızı ve bilgimizi yitirdik. Cemil Meriç okumak; doğru ile yanlışı ayırt edebilen bir akla, güzel ile çirkini seçebilen bir kalbe ve sahih bilgiye ulaşabilecek bir zihne kavuşmak demektir. Peki, biz bugün neredeyiz? Batıya hayran, kendi ülkesine şaşı bakan aydınlarımızın sayısı hâlâ azalmadı. Hâlâ Batı taklitçiliğini ‘aydınlanma’ zanneden bir kesim var ve üzülerek söylüyorum: Bu sadece onların suçu değil. Hepimizin payı var bu tabloda. Cemil Meriç’i okumak demek, sadece bu ülkeyi okumak değil; bu ülkeyi anlamak demektir. Türkiye, Doğu ve Batı arasında tercih yaparken, Batı lehine kendini feda etmiş bir ülkedir. Buradan çıkış yolu da kendi medeniyetimize, kültürümüze ve köklerimize evet diyebilmektir. Cemil Meriç’in en çok vurguladığı şey şudur: Türkiye, İslamlaşmadan kalkınamaz.” diye konuştu.
.jpg)
Değerlendirme konuşması sonrasında Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan; Prof. Dr. İsmail Aydoğan, Moderatör Muhammed Zeki Öztürk, panelistler Siyabent Çakır, Abdullah Boyraz, Esra Uğur ve Sevgi Kübra Yeşilyurt’a verdikleri değerli bilgiler dolayısıyla teşekkür ederek hediye ve katılım belgesi verdi.
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
Hediye takdiminin ardından Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, program ile ilgili düşünce ve görüşlerini paylaştı.
.jpg)
Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Konuşmama başlamadan önce de Rektör Hocamızın selamlarını sizlere sunmak isterim. Ayrıca Ankara'daki toplantısı sebebiyle aramızda bulunamayan Anadolu Mektebi Yürütme Kurulu Başkanı ve Eski Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü’ye de selamlarımızı iletiyoruz. Bugünkü etkinliğin temelinde çok kıymetli bir kavram var: okuma. Ve bu okumaların merkezinde de, hakkında konuşmaya cüret etmekte zorlandığım, yıllardır büyük bir saygıyla takip ettiğim Cemil Meriç yer alıyor. Bu konuşmayı yapmak benim için kolay değil çünkü ne söylesem eksik kalacak. Cemil Meriç’i hakkıyla anlatabilmek için sadece onu okumak yetmez; anlamak, içselleştirmek, onun izinden gitmek gerekir. Peygamber Efendimiz (SAV), ‘Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayeti bulmuş olursunuz.’ buyuruyor. Cemil Meriç, Sezai Karakoç, Mehmet Akif ve Necip Fazıl gibi kıymetli aydınlarımız; aydın ve münevver kavramının tam karşılığı olan, bizleri batılılaşma ve benzeri hastalıklardan kurtarabilecek birer yıldız gibidir. Tutunabildiğimiz oranda da çok şükür kurtulmaya ve sorgulamaya başladık. Öğrencilerimizin her birini ayrı bir mutlulukla ve gururla, geleceğe dair ayrı bir umutla dinledim. Ve sürekli ağzımdan maşallah döküldü. Küresel çapta çok fazla problem var. Filistin’deki kardeşlerimiz, 7 Ekim'den beri katlediliyor ve soykırıma uğruyorlar. Evet, zaman zaman umutsuzluğa kapıldığımız oluyor. Çünkü dünya zor bir dönemden geçiyor. Özellikle kardeş bildiğimiz coğrafyalarda, bebeklerden yaşlılara kadar insanlık büyük acılar yaşıyor. Ve bizler, ne yazık ki bazen film izler gibi bu zulmü izliyoruz. İçinde bulunduğumuz bu vicdani durgunluk, 200 yıldır süregelen bir kimlik ve insanlık kaybının neticesi belki de. Oysa sadece insan olmak bile bu zulme karşı ses yükseltmek için yeterlidir. Bugün buradaki gençler, Cemil Meriç üzerine öyle güzel cümleler kurdular ki, söylemeyi düşündüğüm her şeyi zaten onlar söyledi. Bu beni hem mutlu etti hem umutlandırdı. Çünkü Cemil Meriç’in eserleri bizi sadece bilgiyle değil; duruşla, karakterle, yüksek bir kimlikle buluşturur. Yunus’un dediği gibi:
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.”
Bizden istenen tam da budur. Kitaplarla, fikirlerle kendimizi yeniden inşa etmektir. Okumak, sadece bilgilenmek değil; insanlaşmaktır. Oysa gerçek anlamda bir okuma alışkanlığı ya da okuma kültürü; sadece bilgilenmenin ya da kültür seviyesini yükseltmenin ötesine geçer. İnsana bir duruş kazandırır. Okuduğumuz kitaplar bizi, en yakınımızdaki sosyal çevremizden başlayarak, Üniversitemizde, şehrimizde, bölgemizde, ülkemizde ve nihayet gönül coğrafyamızda neler olup bittiğini sorgulayan bireylere dönüştürmeli. Eğer bu sorgulama yoksa, eğer okuduklarımız bizi bir farkındalığa götürmüyorsa; işte o zaman, Kur’an’ın deyimiyle, ‘kitap yüklü merkepler’ olmaktan öteye geçemeyiz. Eğer batılılaşmayı, kendi öz değerlerimizle birlikte, kendi kimliğimizle, kendi kişiliğimizle bu dünyanın içinde var olabilmek olarak anlıyorsak, ne mutlu bize. Aydın bir insanın anlamlı ‘evet’ ve ‘hayır’ cevapları vardır. Tıp, eğitim ve sanat gibi her alanda çok başarılı profesyonellerimiz var ama kaç tanesinin gerçek anlamda okuma alışkanlığı var? Kaç tanesi anlamlı bir “evet” ya da “hayır” diyebiliyor? Bu sorular üzerinde hepimizin düşünmesi gerekiyor. Anadolu Mektebi, işte bu eksikliğe çok derin bir cevap sunuyor. Bu etkinlik, Cemil Meriç’i hiç tanımayan birisi için bile harika bir başlangıç noktasıydı. Çok değerli bir oturumdu. Bu salondan gerçekten beslenerek çıktım. Hepinize tekrar tüm kalbimle teşekkür ediyorum.” dedi.
Program, günün anısına fotoğraf çektirilmesi ile sona erdi.
.jpg)